Kaynaklar

KAYNAKLAR KÖYÜ/Ocak,2018

Kaynaklar köyüne kaç kez bisiklet turu yaptım saymadım. Evime yakın olduğundan günün hangi saati olursa olsun bisikletimi alıp yola koyulabiliyor ve yaklaşık bir saat içinde Kaynaklar köyünde olabiliyorum. Buraya ulaşana kadar kalabalık bir trafikten geçsem de, daha çok yokuş çıksamda Kaynaklar köyünde olmayı, burada vakit geçirmeyi seviyorum. Tarihi çınar ağacı altında durup türk kahvesi içmeyi, serin ve temiz havasını içime çekmeyi ve insanlarını seviyorum.

Bu kez geliş amacım dünya turum öncesi yine kısa da olsa bir antrenman yapmak ve yeni aldığım çadırımı, kamp ocağımı ve özellikle su artıma cihazımı denemek. Tabi bir de doğanın, sessizliğin içinde yoga yapmak. Tüm bunlar için Kaynaklar köy merkezinden daha uzağa, arazinin içinden yol alarak daha önce de pek çok ziyaret ettiğim, arkadaşlarımla kamp yaptığım alana kadar çıkacağım. Çıkacağım diyorum çünkü gitmeyi istediğim alana kadar ciddi eğimlerin olduğu çıkışlar var. Daha önce deneyimli olduğum için bu yokuşlar beni fazla yormuyor.

Bahsettiğim alana ulaşmadan önce tarihi çınara ağacının altında oturup hem yorgunluğumu atmak hem de güzel Türk kahvesi içmek için mola veriyorum. Çınar ağacının altı bu kez çok kalabalık değil. Ama her zaman olduğu gibi yine çok güzel. Kısa bir süre sonra ısmarladığım türk kahvesi geliyor. Yavaş yavaş kahvemi bitirdikten sonra merkezde bulunan buz gibi sudan içip, yüzümü yıkayıp serinledikten sonra başka bir yere uğramadan yoluma devam ediyorum. Eskiden yolun tamamı araziydi ancak sanırım çevreye yapılan fazlaca ev nedeniyle yolu asfaltlamışlar ve daha çok otomobilin gelmesine sebep olmuşlar. Doğanın içinde bile bazen bu otomobillerden kurtulamamak beni üzüyor doğrusu. Yokuşları tırmanırken bu durumun keyfimi kaçırmasına izin vermiyorum. Zaman zaman durup çıktığım yükseltiden manzarayı seyretmeyi ve fotoğraf çekmeyi unutmuyorum. Kaynaklar köy merkezi artık geride kaldı.

Asfalt yol biterken sağımda kalan çiftlikte yaşayan köpekler beni es geçmeyerek tel örgülerin yanına kadar gelip havlamayı unutmuyorlar. Havlasalar da tel örgünün arkasında olduğum için güvendeyim. Öyle olmasa bile hayvanlarla aram her zaman iyi olduğundan yine de korkmazdım. Bir süre önce yağmur yağdığı için yolun bazı kesimleri hala çamur içinde. Zaman zaman durduğumda bisikletimin fotoğraflarını büyük bir zevkle çekiyorum.

manzara…

Tırmanışın sonuna yaklaşırken ilerde, yolun tam ortasında büyük bir çukur açıldığını görüyorum. Bunu neden yaptıklarını bilmesem de otomobillerin geçişini durdurmak için yapıldığını düşünüyorum ve mutlu oluyorum. Ancak çukurdan sonra gördüğüm bir kaç arazi aracını durdurmadığını görüyorum. Bisikletle geçişimi ise biraz engellese de sağ tarafta bulunan düzlükten yavaşta olsa geçebiliyorum.

Yaklaşık üç dört kilometre daha ilerleyince her zamanki kamp alanına ulaşıyorum. Şansım yolunda gidiyor çünkü etrafta benden başka kimse yok. Bu alanda zaman zaman piknikçiler ve avcılar olabiliyor. O yüzden bugün gerçekten şanslıyım. Bisikletimi ve malzemelerimi en tepeye çıkardıktan sonra biraz dinleniyorum ve yanımda getirdiğim çay eşliğinde manzaranın keyfini çıkarıyorum. Ayaklarımı yüksek bir kayadan sarkıtarak karşıma İzmir manzarasını alıyorum. Arkamda ise orman manzarası kalıyor. Zaman kaybetmeden yeni aldığım çadırımı kurma işine girişiyorum. Çadırımı daha önce Salda gölünde kurup bir gece kalsam da alışkanlık kazanmak ve daha çok test edebilmek amacıyla tekrar kuruyorum. Çadırım gerçekten sağlam, kolay kurulumlu ve içi ferah bir çadır. Çok ağır olmadığını da hesaba katarsam iyi ki almışım diyorum. Renginin sarı olması nedeniyle doğayla gerçekten uyumlu bir manzara sunuyor. Bazı bisiklet turcuları sarı rengi görünürlük açısından tercih etmese de ben bu renk uyumunu seviyorum. Çadırımı kurduktan sonra çantamdan fotoğraf makinemi ve tripodumu çıkarıp bir kaç poz fotoğraf çekiyorum. İkinci çay molasından sonra acıktığımı hissediyor ve bunun için yemek hazırlıklarına başlıyorum.

yeni çadırım…
yemek hazırlığı…
su arıtma cihazım…

Burada yeni aldığım ve daha önce hiç kullanma fırsatı bulamadığım su filtresi cihazımı deneyeceğim. Önümde küçük bir çeşme ve bu çeşme suyundan dolan küçük bir havuz var. Havuzun içi gerçekten çok pis görülüyor. Yosunlar, ağaç parçaları, bazı çöpler ve sinekler bu havuzu oldukça pis gösteriyor. Filtre cihazını denemek için bundan iyi bir yer bulamazdım sanırım. Su filtresini kullanmadan önce altına su torbasını bağlıyorum. Havuzdan filtrelediğim su bu torbaya dolacak ve ben bu suyu alıp yemeğimde kullanacağım.

hayat güzel…

Cihaz düşündüğümden sert çıkıyor. Suyu havuzdan alıp filtrelemek için yanında ki kolu kullanmam gerekiyor. Ancak haznesinin küçük olması ve suyu çekerken kolun ağırlaşması biraz moralimi bozsa da ortaya çıkan sonuçtan son derece memnunum. Torbaya dolan suyun rengi gerçekten çok iyi filtrelendiğini gösteriyor. İhtiyacım kadar olan suyu filtreledikten sonra bu suyu makarna suyu olarak kullanıyorum. Görüntüsünün yanında makaranın tadı da güzel olunca filtre cihazından oldukça memnun kalıyorum. Yemeğimi afiyetle yerken bir yandan da video çekmeyi unutmuyorum.

Yemekten sonra tekrar verdiğim çay molası ve üzerine yaptığım kısa bir yoga çalışması çok iyi geliyor. Eşyalarımı da topladıktan sonra artık buradan ayrılmaya hazırım. Ayrılmadan önce güzel manzaraya veda etmenin hüznünü taşısam da eşyalarımı deneyebildiğim ve geçirdiğim güzel vakit için şükrediyorum. Kaynaklardan ayrılmadan önce ki durağım yine tarihi çınarın altı oluyor. Burda geleceği bozmayarak bir fincan türk kahvesi içiyorum. Ve ardından eve doğru yola koyuluyorum. Kaynaklar yolunun özelliği, gelirken çıkılan yokuşları bu kez inmeniz ve çok kısa bir sürede, çok az yorularak bitmesidir. Bunu daha önce pek çok kez olduğu gibi yine deneyimliyorum ve çok kısa bir sürede evimde oluyorum.

yoga…

Her şey için teşekkürler dünya!

 

Önerilen makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.