Geçirdiğim iki buçuk güzel günün ardından yeniden yoldayım. Bu kez istikametim gerçekten Nepalganj. Yolda artık bir sürpriz beklemiyorum ve hava kararmadan Nepalganj’da olmayı umut ediyorum. Sabah yola çıkmadan önce bisikletime sonunda uzun zamandır yanımda taşıdığım ancak bir türlü çantamdan çıkarma fırsatı bulamadığım gopro aparatının montajını yaparak yola koyuluyorum. Niyetim bir kaç video çekmek. Kahvaltımı yaptıktan sonra hedeflediğim saatte kapının önünde bir fotoğraf çekip otelden ayrılıyorum. Beni yine taşlı topraklı köy yolu karşılıyor. Artık tecrübeliyim ve bu durumdan keyif alıyorum. Buraya geldiğim gibi yine ana yola çıkmadan önce telefonumu açıp navigasyon desteği alıyorum. Sağlı sollu dönemeçli yollarda ilerlerken aklımda yine Nepalganja ulaşıp ulaşamama kaygısı var. Ana yoldan on üç kilometre saptığım için yine doksan kilometre yolum var. Ancak bu kez çok daha erken bir saatte yola çıktığım için daha kararlıyım.
Yine o güzelim köyün içinden geçiyorum. Bu kez sabah çok erken olduğu için etrafta pek insan göremiyorum. Onun yerine hayvanlar yine yerli yerinde duruyor. Köyden çıkmadan önce büyük sayılabilecek bir marketin önünde durup hem mola veriyorum hem de bir kaç yiyecek eksiğimi tamamlıyorum. Yolun bir yerinde navigasyonun azizliğine uğrayıp yapımı devam eden yanlış yola sapıyorum. Yol kumla kaplı olduğu için ilerlemek çok zor ve bir kaç kere düşme tehlikesi atlatıyorum. Yanlış yolda ilerleyince karşıma bir dere çıkıyor. Hemen karşısı benim ulaşmaya çalıştığım yol ancak dere geçilebilecek gibi değil. Karşı yoldan geçen arabaları görünce yanlış yolda olduğumu anlıyorum. Etrafım o kadar boş ki ağaçlar bir kaç metre ileride görüyor. Etrafımda sadece kurak bir toprak ve bol miktarda kum var. Buraya kadar gelmişken içinde olduğum manzaranın fotoğraflarını çekiyorum. Ve çok geçmeden doğru yola doğru ilerliyorum. Çok geçmeden doğru yolu buluyorum ve mutlu oluyorum. Bu sırada gopro kameram sürekli açık ve yoldan sürekli olarak video görüntüsü alıyorum. Bu iş gerçekten çok zevkli.
Ana yola ulaştıktan sonra bu kez daha önce mola verdiğim yerde durmayarak yoluma devam ediyorum. Her ne kadar erken yol çıksam da vakit kaybetmek istemiyorum. Yol yine bütün güzelliğiyle beni içine alıyor. Bu yolda bisiklet kullanmak gerçekten çok büyük keyif. Yine iyi ki Nepal’deyim diyorum kendi kendime. Üç günlük molanın ardından bisikletle ilerlemek biraz zor olsa da çok geçmeden tekrar alışıyorum. Yolda video çekmeye devam ediyorum bir yandan. Nihayet kameramı kullanmanın dayanılmaz mutluluğu var içimde.
Zaman geçiyor ve beklentimin çok üzerinde öğleden önce elli kilometre yolu bitiriyorum. Geriye kalan kırk kilometreyi de rahatlıkla bitirebileceğimi düşünerek artık acele etmiyorum. Hava gittikçe ısınıyor. Belki de yola çıktığımdan beri en sıcak gün bugün. Sıcağa daha fazla dayanamayarak yol kenarında gördüğüm bir markete giriyorum. Bir şişe su alınca kapının önünde gölgede sandalyede oturan genç adam bana dinlenmem için yanında ki boş sandalyeye oturmamı eliyle işaret ediyor. Bu teklife hayır diyecek halim olmadığından yanına oturuveriyorum. Suyumu içerken yine klasik sorulara cevaplar veriyorum. Diğer insanlarda bir yandan bisikletimi inceleyip kendi aralarında gülüşüyorlar. Ben de artık öğlen olduğundan telefonumdan yakınlarda bir restoran arıyorum. Tam o sırada bana oturmamı söyleyen adam aç olup olmadığımı ve eğer açsam bir şeyler hazırlatabileceğini söylüyor. O anda şans yanımda olduğu için seviniyorum. Ancak adamla yemek konusunda bir türlü anlaşamıyoruz. Ben yemekte ne var diye soruyorum, o bana hala aç olup olmadığımı soruyor. Dil bilmemek ve birbirini anlamamak böyle bir şey. İşin doğallığına verip sadece gülümseyerek geçiştiriyorum bu durumu. Tam kalkmaya karar vermişken adam motoruna atlayıp gidiyor. Ben de markete bakan diğer kadınla baş başa kalıyorum. Bu kez yemekte ne olduğunu, benim için ne yapabileceğini soruyorum. Ancak o ne demek istediğimi hiç anlamıyor ve beni marketin içine davet ediyor. Aslında ne demek istediğimi anlamış fakat konuşamadığı için bana derdini göstererek anlatmaya karar vermiş. Raftan bir paket hazır noddle alarak eğer istersem bundan yapabileceğini söylüyor. Ben de bir noddle sever olarak tamam deyip masama geçiyorum. Zor da olsa anlaşmak güzel bir duygu.
Yemeğimi yedikten sonra rafta gördüğüm noddle paketlerinden iki adet alarak ne olur olmaz düşüncesiyle çantama atıyorum. Hava hala çok sıcak ancak yol almaktan başka çarem yok. Yol güzel gidiyor ancak oniki kilometre sonra tekrar bir bakkalın önünde, bir ağacın altında mola veriyorum. O kadar sıcak ki marketten aldığım suyu çok çabuk bitiriyorum. Bu kez su yerine bir kola alıyorum. Bu turdan önce kola içmeyi çok önceden bırakmıştım. Ancak nedense şimdi canım çekiyor ve bünyeme gayet iyi geliyor. Yaklaşık bir saat molanın ardından sıcağa rağmen tekrar yola koyuluyorum. Biraz ilerledikten sonra şansım yaver gidiyor ve güneşin üstünü gri bulutlar kapatıyor. Biraz da rüzgarın çıkmasıyla hava yağmura dönüyor. Ancak yağmur bir türlü yağmıyor. Serinleşen havada ilerlemek daha kolay oluyor. Üçüncü molamda bu kez beni bekleyen arkadaşıma gelmek için yolda olduğumu belirten bir mesaj atıyorum. Yaklaşık yirmi kilometre yolum kaldığını öğrenince bir saat sonra yanında olabileceğimi söylüyor. Ancak ben bir saatten fazla süreceğini özellikle belirtiyorum. Bu mesajlaşmadan sonra mola yerinden ayrılıyorum. Kalan yirmi kilometremi tamamlamak için pedallarıma tüm gücümle asılıyorum.
Sıcaktan dolayı gücüm sonlara doğru tükeniyor. Daha önce olduğu gibi son oniki kilometrede acı çekmeye başlıyorum. Yine bir marketin önünde mola vererek hem dinleniyorum hem de aldığım soğuk sudan içiyorum. Yola tekrar devam etmeye karar verdiğimde saat altıya doğru geldiğini görüyorum. Söylediğim gibi yol bir saatten fazla sürüyor ve yarım saat sonra Nepalgunj’da oluyorum. Yol kenarında durup arkadaşıma mesaj atarak nereye gelmem gerektiğini soruyorum. O da bana benim gönderdiğim konumda beklememi ve beş dakika içinde yanımda olacağını söylüyor ve ben beklemeye başlıyorum. Gerçekten tam beş dakika sonra yanımda oluyor. Kısa bir tanışmanın ardından çok yakında ki bir otele götürüyor beni. Ben evine gideceğimizi düşünürken otel sürpriz oluyor benim için. Görünüşe göre lüks bir oteldeyim. Nedense otel hakkında hiç soru sormak aklıma gelmiyor. Otele girişimi yaptıktan sonra kapı önünde biraz sohbet ediyoruz. Derken dinlenmem için beni yalnız bırakıyor. Eşyalarım ve bisikletim çoktan odaya yerleştirildi bile. Böyle hizmete can kurban.
Ben duş aldıktan ve biraz dinlendikten sonra kapı çalıyor. Gelen kişi burada yaşayan başka bir bisiklet kullanıcısı. Onunla sohbet etmek için bahçede ki masaya geçiyoruz ve uzun sohbetimiz başlıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde beni karşılayan arkadaşım da bize eşlik ediyor. Başka insanların da eşlik etmesiyle masamız kalabalıklaşıyor. Bu sohbetle birlikte soğuk bira çok iyi geliyor. Sohbetimiz bol bol bisiklet üzerine devam ediyor. Çat pat ingilizcemle sorularına yanıt vermeye çalışıyorum. Geçen zamanla birlikte ingilizcemin de birazcık ilerlediğini söyleyebilirim. Bir kaç biradan sonra ertesi gün için plan yapıp ayrılıyoruz. Ben tek başıma odama geçip biraz müzik dinledikten sonra yaşanan güzel güne teşekkür edip uykuya dalıyorum.