Sabah uyandığımda yağmur bitmiş ancak havanın hala kapalı ve sert bir rüzgarla birlikte fırtınanın devam ettiğini görüyorum. Ancak bu kez akşamdan çantalarımı hazırlamış ve yola çıkmaya hazırdım. Biraz zaman geçirip dışarıda fırtınayı izliyorum. Rüzgar bir kesilse kendimi hemen dışarı yola atacağım. O kadar kararlıyım gitmek konusunda. Bir kaç saat daha odada geçirdikten sonra beklediğim oluyor ve fırtına yerini güneşli bir havaya bırakıyor. Hemen kendimi ve bisikletimi dışarı atıyorum. Kapının önünde ki manavdan bir kaç meyve alıp hesabımı da kapattıktan sonra köprünün diğer tarafında doğru yol alıyorum. Köprüden ayrılmadan önce bir kaç fotoğraf çekiyorum. Bu kez istikametim Nepalganj şehri.
Nepalganj şehrine haritanın gösterdiğine göre doksam kilometre yolum var. Yola geç çıktığım için Nepalganj’a ulaşıp ulaşamayacağım konusunda kararsızım. Ancak ulaşamasam da önce ki şehirlerde ya da çadırımda kalabileceğimi düşündüğümden içim rahat. Yol öyle güzel ki bisikletimi inanılmaz bir keyifle kullanıyorum. Ne diz ağrım var, ne aşil tendonu ağrım ne de başka bir derdim. Yol yine yeşillikler içinde devam ediyor ve her yandan maymunlar çıkıyor. Bir masal yazmaya kalksam şüphesiz tıpkı içinde olduğum gibi bir yol tarif ederdim. Yaklaşık onaltı kilometre yol aldıktan sonra Nepalganj şehrine ulaşmak konusunda kaygılarımı bir kenara bırakıyorum. Yol gittikçe yeşilleniyor. Derken yine arama yapılan askeri bir bölgeye ulaşıyorum. Hemen yolun karşı tarafında bulunan kulübelerden birisininin önünde durup bir paket patates cipsi ve bir şişe su alıyorum. Ben dinlenirken yanıma bir adam geliyor. Kendisinin rehber olduğunu ve hemen karşıda yer alan National Parkta bana kaplanları ve diğer hayvanları gösterebileceğini söylüyor. Nedense bu adamı başımdan savmak yerine kalmasına izin veriyorum ve sohbete devam ediyorum. Bana sunduğu imkanlar ve bir anda national park’ta hayvanları doğal ortamlarında görmek cazip geliyor. Fiyatta uygun olduğundan adamın teklifini kabul edip Nepalganj yerine national park yoluna sapıyorum. Gideceğim otel onüç kilometre uzaklıkta. Yolu bilmediğim için yine telefonumdan navigasyon desteği alıyorum. Çok geçmeden bir köyün içine giriyorum. Köy öyle güzel ki. Daracık yolda herkes bisiklet sürüyor ve yine kadınlar çoğunlukta. Evlerin önünde hayvanlar var ve her taraf yeşillikle dolu. Tüm Nepal’de olduğu gibi burada da insanlar güler yüzlü ve sevecen.
Asfalt yol bitip taşlı bozuk yol başladığında eyvah yine mi diyorum Ancak bu kez macera dediğin böyle olur diyerek kendi kendimi teselli ediyorum. Zorda olsa yolun keyfini çıkarmaktan başka yapacak bir şeyim yok. Az önce gördüğüm manzara yerini kısa süreliğine kurak bir coğrafyaya bırakıyor. Köyün oldukça geniş bir alana yayıldığını anlıyorum. Her yerde aralıklı olsa da sağlı sollu evler ve dükkanlar yer alıyor. Yanımda ise bisikletli ve motorlu insanlar eksik olmuyor. Yer yer durup su içiyorum ve etrafı seyrediyorum. Hava yine çok sıcak oldu ve benim aklım bir türlü ulaşamadığım otelde. Tam yoruldum derken uzaktan National parkın kapısını görüyorum. Kapıda herhangi bir güvenlik görevlisi göremiyorum. Ancak navigasyonun tarif ettiği noktadayım ve bu kapıdan içeri girmem gerekiyor. Yolun geri kalan kısmı daha bozuk. Ama etrafım çok sık bir ormanla çevrili. Ağaçlara bakarak ilerliyorum. Bir yandan da ıssızlığın ortasında tek başıma olmaktan korkuyorum. Ya bir kaplan önüme çıkarsa düşüncesi yol boyunca aklımda. Nihayet otele ulaşıyorum. Resepsiyonda ki görevliye bana kapıda rehberin verdiği kağıdı uzatıp bu fiyatlara anlaştığımı ve burada yazan odada kalmak istediğimi söylüyorum. Kağıdı okuyan görevli tamam deyip kendisini takip etmemi istiyor. Ve nihayet kalacağım odaya ulaşıyoruz. O da bir gün önce kaldığım odadan çok iyi görünüyor. Sadece banyosu biraz dökük ama idare edemeyeceğim gibi değil. Hemen çantalarımı odaya alıp bisikletimi de park ettikten sonra kendimi soğuk duşa bırakıyorum. Duştan sonra çıkıp biraz etrafı geziyor ve akşam yemeği için restorana gidiyorum. Yemekte yine makarna yiyorum. Bu kez yanında buz gibi bir birayı içerek değişiklik yapıyorum. Bu arada Nepalganj’a gidemediğim için beni bekleyen arkadaşıma mesajla haber veriyorum. Bir günde burada kalacağımı ve gecikme için kendisinden özür dilediğimi söylüyorum. Neyse ki bunun kendisi için bir sorun olmayacağını ve ne zaman istersem gelebileceğimi söylüyor da rahatlıyorum. Yemeğimi de yedikten sonra yolun verdiği yorgunlukla odama çekiliyorum. Yarın Jungle’da kaplan görmeye gidiyorum.