05.08.2017/Karagöl
GÜNEŞE SELAM!
Sonunda uzun süredir gelmeyi düşündüğüm Karagöl’deyim. Burası Yamanlar köyüne bağlı yeşillikler içinde bir tabiat parkı.
Burasının methini bisiklet sürdüğüm dokuz yıl içinde pek çok bisikletliden duymuştum. Ama bir türlü gelme fırsatı bulamamıştım. Karagöllü bisikletçiler arasında ünlü yapan neden, yolunun çok dar olması ve 20 kilometrenin üstünde hiç durumdan bir tırmanışının olmasıdır. Öyle ki, yıllar önce bisiklete yeni başlayan bir arkadaşımın Karagöle gidip geldikten sonra bisiklet sevdasından vazgeçmişti. O kadar da değildir dediğim Karagöle şimdi kendim bisikletle gelerek tecrübe etmiş oldum. Gerçekten anlattıkları kadar zormuş.
Herşey tavsiye üzerine aldığım ve dün akşam okuyup bitirme fırsatı bulduğum “Rüzgara Karşı” kitabını okuduktan sonra oldu. O kitabı okumadan önce bir hafta daha dinlenip dostum Cengizle yapacağımız çadır kampına kadar bisiklete binmemeyi düşünmüştüm. Ama kitaptan aldığım ilhamla bu fikrimden vazgeçip yine bisiklete binmeye karar verdim. Gece uyumadan önce yaptığım plan Karşıyaka içinde biraz gezinip merak ettiğim bir iki vegan kafe’de vakit geçirmekti. Ama içimde ki mücadele azmi beni bu fikrimden vazgeçirip kendimi Karagöl yollarında bulmama neden oldu.
Sabah 07:30’da erkenden uyanıp vegan peynirle kendime hızlı bir tost hazırladım. Yanında bir salatalık, biraz zeytin yiyerek kahvaltımı tamamladım. Yanıma alacağım eşyaları da hazırladıktan sonra bisikletimi alıp evden ayrıldım. İlk durağım Migros oldu. Migros’tan üç adet muz, üç adet nektar ve beş adette fıstıklı vegan protein barlarından aldıktan sonra Karşıyaka vapuruna binmek üzere Konak iskelesine doğru yola koyuldum. Gökyüzünün kısmen bulutlu olması ve otomobil trafiğinin görece az olması Konak iskelesine kadar rahat bir yolculuk yapmamı sağladı. İzmir taşlarıyla döşeli varyant virajlarını da tamamladıktan sonra Konak iskelesine ulaştım ve 08:45 vapurunu kalkmak üzereyken yakaladım.
Karşıyaka’ya ulaştıktan sonra bisiklet yolunu izleyerek önce Girne bulvarına daha sonra Yamanlar köyüne ulaştım. Burada ilk molamı vererek mahalle bakkalında bir maden suyu molası verdim. Bakkala gelmişken bir şişe büyük su almayı da ihmal etmedim. Maden sodamı içerken az ileride ebeni bekleyen yola doğru baktım. Daha şimdiden dik bir yokuş hafiften sırıtmama neden olmuştu. Ama yokuş seven bir bisiklet kullanıcısı olarak yüzümde ki sırıtmadan da anlaşılacağı üzere içimde ki mutluluğu saklayamadım. Öyle ya, macera düz yollarda değil, engebeli yollarda yaşanırdı.
Biraz sonra az önce uzaktan kestiğim yokuşun içindeydim. Ben yokuşu çıkarken ters yönden gelen 6-7 bisikletli bu rotayı sabah çok daha erken bir saatte yapılması gerektiğinin işaretçisi gibiydi.
Bisikletle ilk tırmanışlar eğimi yüzde kaç olursa olsun her zaman zor gelmiştir. Ki önümde ki yol bilgisayarım eğimin %8 olduğunu gösteriyordu. İlk tırmanış için oldukça zorlu bir eğim göstergesiydi. Bir süre sonra tırmanışa alışan bacaklarım yolun keyfini çıkarmaya başladı. Rüzgar yer yer arkadan esse de çoğunlukla karşıdan eserek zaten zorlu olan tırmanışı daha da zorlu hale getiriyordu. Rüzgarın arkadan estiği zamanlarda sanki bir motorlu taşıtmışçasına hızlanıyordum. Ama karşıdan esen rüzgar tekrar bana ne olduğumu, kim olduğumu hatırlatıyordu.
Yaklaşık 10 kilometre gittikten sonra ilk ciddi molamı veriyorum. Yanımda getirdiğim muzlardan yiyerek bir yandan da manzarayı seyretmeye çalışıyorum. Seyretmeye çalışıyorum diyorum çünkü bulunduğum nokta o kadar fazla plastik artığıyla kirletilmiş ki fotoğraf çekmek bile istemiyorum. İnsanların yaşadıkları yere bu kadar değersiz davranması beni hem üzüyor hem de sinirlendiriyor. Burada fazla kalmayıp yoluma devam ediyorum. Bu kez kulaklığımı takıp beni neşelendirecek bir müzik açıyor ve yanımdan geçen otomobil kalabalığına rağmen yolun keyfini çıkararak devam ediyorum.
Bir müddet sonra yorgunluk çökerken Karagöle 19 km. kaldığını gösteren tabelayı ve ileride beni bekleyen çok keskin bir virajın olduğunu fark ediyorum. Yol bilgisayarım bu kez eğimi %14 gösteriyor. Moralim yerinde ve bu virajı da kolaylıkla alıp yoluma devam ediyorum. Bu zorlu yolu kolaylıkla geçsem de ileride gördüğüm yüksek bir kayanın üstünde mola vermeye karar veriyorum. Sabah ki bulutlu gökyüzü yerine güneşe bırakmış ve beni hafiften terletmişti. Üstümü değiştirip bir şeyler yeme ve biraz su içmenin zamanı gelmişti. Kayanın üzerinde otururken ilk mola yerime göre burası daha temiz olduğunu görüyorum. Doğa bizim onu hak etmediğimiz kadar muhteşem!
Karagöle son 12 km. kala az da olsa otomobil trafiği artıyor. Bu sırada yanımdan geçen bir kaç sürücüyle selamlaşıyorum. Ters yönden bisiklet kullanıcıları geçmeye devam ediyor. Onlar inerken ben çıkıyorum. Bu durum bana Karagöle daha erken saatte gelmem gerektiğini tekrar hatırlatıyor.
Kalan kilometreler artık bu saatten sonra çok zorlaşıyor. Eğim bazen %5’in altına düşse de bunu çok az görüyorum. Eğim daha çok %8-11 aralığında gidip geliyor.
Tırmanışın zirve yaptığı ve artık benim de iyice yorulduğum anda bir dönemeç daha görüyorum ve Karagöl için beni sola yönlendiriyor. Son 6 kilometrem var ve bu andan sonra az da olsa iniş yapıyorum. Gücümün yavaş yavaş tükenmeyile birlikte bu iniş beni mutlu ediyor.
Artık son 2 kilometrem kaldı ve ben artık neredeyse bittim! Bisikletim yolun sağında bırakıp sol tarafta gördüğüm boşluğa oturuyorum. Yanımda getirdiğim protein barlarından, nektar’dan ve muzlardan birer adet yedikten sonra biraz sırt üstü uzanıp dinlenmeye karar veriyorum. Bu sırada gözlerimi de kapatıp o yorgunlukla çok kısa da olsa uykuya dalıyorum. iyi de geliyor. Tekrar ayağa kalktığımda son iki kilometreyi biterecek gücü kendimde bulamıyorum. İki km. kala dönmeye niyetim yok elbette ve bir şeyler yapmam gerektiğine karar veriyorum. Tam o sırada aklıma bir süredir yapmayı ihmal ettiğim Güneşe Selam hareketleri geliyor. Tam üç seri güneşe selam yaptıktan sonra duraklıyorum ve vücudumun ne durumda olduğunu kontrol ediyorum. ve dizlerimde ki ağrıların geçtiğini, zihnimin dinlenmiş olduğunu ve umutsuzluk bulutlarının dağıldığını fark ediyorum. Güneşe selam inanılmaz bir şekilde iyi geldi ve o sayede kalan son 2 km.yi son derece rahat ve mutlu bir şekilde bitirip Karagöle ulaştım.
Karagöl gerçekten çok güzel bir tabiat parkı. İzmire bu kadar yakınlıkta olması herkes için büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum.Bisiklet kullanıcıları, günü birlik piknikçiler, büyük şehirden bunalıp rahatlamaya ihtiyacı olanlar, kampçılar için harika bir yer Karagöl.